İsmail Enver Bey’den Şehid-i Âlâ İsmail Enver Paşa’ya 2
İsmail Enver Bey’den Şehid-i Âlâ
İsmail Enver Paşa’ya 2
Yazımın ilk
bölümünde genel bir ekonomi tablosu çizmeye çalışmıştım. Bu yazıya başlarken de
I.Meşrutiyet’e giden yolda genel bir siyasi durum ve iç karışıklıkların tablosu
çizerek başlayacağım. Böylece Enver Paşa’nın, askeri okula giriş öncesinde, okula
girdiği yıllar ve mezuniyeti sırasında neler yaşandığını ve Paşa’nın sonrasında
ki ruh halini şekillendiren olaylara bakmış olacağız.
Osmanlı Devleti, çok
uluslu bir devlet idi. Bu devletin, geniş sınırlar içinde, çok çeşitli halklar
ve milletler barındırırdı. Devletin toprakları; merkeze bağlılık şekilleri ve
hukukî ilişkileri az çok farklılıklar göstermekle beraber, Kuzey Afrika’da
Tunus, Libya ve Mısır’la Sudan’ı da içine almak üzere, Avrupa’da Bosna-Hersek
ve Karadağ’ı, Makedonya’yı, Trakyaları, Bulgaristan’ı, Eflak-Buğdan’ı (Romanya)
kapsıyordu. Asya’da; Anadolu ve Kars yüksek yaylasıyle, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu dağlık bölgeleri, Irak, Arabistan yarımadası ve Akdeniz’de Girit,
Kıbrıs, Ege adaları bu imparatorluğa dâhil idi.[1]1699
Karlofça Antlaşması ile birlikte büyük toprak kayıpları başlamış, 1789 Fransız
İhtilali ile de özellikle milliyetçilik akımı Balkanlar’da büyük toprak
kayıplarına sebebiyet vererek bu parçalanma hızla devam etmiştir. Şevket Süreyya Aydemir’in dediği gibi : ‘’ Kağşamıştı.’’[2]
Bu tabir devletin sallantılar içerisine girdiğini gayet net şekilde anlatıyor.
Milliyetçilik
akımı Osmanlıyı, Balkanlar’da 1829 Edirne Antlaşması ile muhtariyet hakkı
kazanan Romanya ve Sırbistan, 1830’da Yunanistan’ın bağımsızlığı (Osmanlı
Devleti’nden ilk bağımsız olan azınlık) ve 1860’larda geri kalan Balkan
devletlerinin hareketlenmesi ile devam eden sürece sokmuştur. Bu süreç
içerisinde Osmanlı Devleti’nde Genç Osmanlılar hareketinin doğuşuna sebep
olacak ve ileride genç Enver bu hareketin yolbaşcılarından oldukça fazla
etkilenecektir. Genç Osmanlılar veyahut Yeni Osmanlılar hareketi kısa olarak
bahsedeceğim isyan ve huzursuzluklar sonrasında harekete geçmiş ve o dönemin
aydınları halkı aydınlatarak bir uyanma sağlamaya çalışmışlardır.
Hersek İsyanı: 1861-1864 yılları arasında halkın
hem derebeylerden, hem Osmanlı hükümetinden şikâyetleri mevcut idi. Fakat isyan
Osmanlı hükümetine yöneldi. İsyanın bastırılması için Ömer Paşa
görevlendirildi. Çetin mücadeleler yaşandı.
Karadağ Muharebesi: Hersek isyanın destek aldığı yer
Karadağ prensi idi. Olayların gidişatına 1856 Paris Antlaşması’na katılan
devletler müdahil oluyordu. Ömer Paşa, padişahtan aldığı emir üzerine Karadağ’a
girdi. Karadağ mağlup olmasına rağmen Osmanlı bu durumdan bir fayda sağlayamadı.
Eflak – Boğdan
(Romanya) Olayları: 6
Aralık 1856 Paris Antlaşması’na göre bu bölge otonom (muhtar) bir ülke haline
gelmiş fakat bir türlü bu sistem yerleşememişti. İdarenin başında Avrupalı bir
prens olacak ve yerli bir meclis eşlik edecekti fakat bu sistem yerleşemedi.
1860-1861 bölgede karışıklıklar baş gösterdi. Büyük devletler bu karışıklıklar
üzerine İstanbul’a baskılara ve karışmalara neden oldu. Bu bölgede ki
karışıklıklar 1861’den 1866 yılına kadar devam etti.
Sırbistan Olayları: 1856 yılı itibari ile Sırbistan
muhtar bir bölge idi. 1862-1867 yılları arasında bu bölgede büyük olaylar
çıktı. Sırbistan, bir prensin idaresi altındaydı. Belgrat’ta ve çevre kalelerde
Türk askeri birlikleri de mevcuttu. Olaylar başladığında bölgede ki durum bir
savaş halini aldı. Belgrat topa tutuldu, karışıklıklar genişledi ve dış
müdahale devreye girdi. Sonuç olarak, 8 Eylül 1862’de İstanbul’da toplanan
Avrupa temsilcileri Osmanlı Devleti aleyhine kararlar aldılar. Muhtariyet
hakları çoğaltıldı, bazı kaleler Sırplara bırakıldı. Bu kararlar çare olmadı.
1867’de Belgrat’ta Sırplara bırakılarak Sırbistan’ın bağımsızlık yolu açılmış
oldu.
Girit İsyanı: İç karışıklıklar içinde belki de en
uzun süreli olan ve Enver Paşa’nın Mekteb-i İdadi son sınıf öğrencisi iken de
patlak veren sonuçlanması Balkan Savaşlarına kadar süren bir olay. Adanın
ahalisi Hıristiyan ve Müslümanlardan oluşuyor ve bunların hepsi Rumca
konuşuyordu. Yunan bağımsızlığından sonra adadaki Hıristiyan ahalisi arasında
kıpırdanmalar başladı. Adanın ilk fetih edilmesi sırasında nasıl sıkıntılar
yaşandı ise elden çıkma süreci de o derece sıkıntı oldu. Ada, Balkan Savaşı
sırasında Yunanistan’a bağlanarak neticelendi.
Balkanlar’da bu
sıkıntılar var iken Yemen bölgesinde de askeri harekâtlar mevcuttu. Anadolu’da
başıbozuklar, âyanlar sorunu büyüyerek devam ediyordu. Tam bu nokta da Mısır
meselesine ayrı bir parantez açmak gerekiyor ki, sebebi Mısır’da Mehmet Ali
Paşa’nın elde etmiş olduğu hanedanlık şeklinde ki valiliğin İsmail Paşa
zamanında yaptığı hanedanlık sisteminde ki bir değişiklik sebebiyledir.
Mısır’da hanedan valilik şekli, hanedanın en yaşlı kişisi sırası gelince başa
geçerken İsmail Paşa bunu Abdülaziz’in iznini de alarak değiştirmiş ve ondan
sonra yerine geçmesi gereken üvey kardeşi Mustafa Fazıl Paşa’nın yerine kendi
oğlu içim hıdivlik hakkını aldı ve bu durum Mustafa Fazıl Paşa’nın padişaha
küskünlüğüne sebebiyet verdi. Bu durum
Mustafa Fazıl Paşa’nın kısa süre içersinde Sadrazam Fuad Paşa tarafından kendisinin
yurt dışına çıkmasının tebliğ edilmesine sebep oldu. Ve Paşa Avrupa’ya gitti.
İleride detaylıca bahsedeceğim Genç Osmanlılar veyahut Yeni Osmanlıların Paşa
tarafından himaye edilmelerine sebep olacak ve bu durum Genç Osmanlıların paşa
hesabına çalışıyor vaziyetine düşmelerine neden olacaktır. Kısaca isyanlardan
bahsettikten sonra Enver Bey’in, Enver Paşa olduğu yola devam edelim.
Genç Enver, mekteb-i
idadiye on beşinci olarak girmişti. Askerliğe olan ilgisi sebebiyle burada
derslere büyük bir ilgi göstermeye başlamıştı. Kendi ifadeleri ile : ‘’ İkinci seneye on ikinci, üçüncü sene
dokuzuncu olarak geçtim. Mekteb-i Harbiye’ye (Harp Okulu) nakledilirken sınıfın
altıncısı oldum.’’[3]
Askerliğe olan ilgisi onun başarısını da arttırıyordu. Burada da
hocalarının ve arkadaşlarının sevgisini kazanmasını bilmişti. Mekteb-i idadinin
son sınıfında Girit vakası (18 Nisan 1897’de Türk notasının verilmesi ile savaş
halini alan olaydır.) çıkmış ve bu durum arkadaşlarıyla beraber onu da heyecana
sevk etmiştir. Bu durumu Enver Paşa: ‘’ Mekteb-i idadi son senesinde Girid
Vakayii başlamıştı. Yunanistan’la ilan-harb edilmek üzere idi. Bütün
arkadaşlarımızın askerlik hislerini galeyana getiriyordu.’’[4]
diyerek bahsetmektedir. Tam da bu dönemlerde devletin idare edilememesinden ve
de Sultan Hamit’in yaptıklarından bahsederler ama bunların sadece sözde kalan
soba başı sohbetleri şeklinde olur. İdadi dönemi bitmiş, o çok istediği
askerlik için önünde sadece 3 senesi kalmış şekilde zabit namzeti olacağı
mekteb-i harbiyeye başlamıştı. O an ki heyecanını ve sorumluluğunu İsmail Enver
Paşa şu şekilde belirtiyor: ‘’Artık
bizde sevinç fevkalade idi. Zabit namzeti(subay adayı) olmuştuk. Bizde üç sene
sonra, şimdi harbe giden kahraman askerlerimize kumanda edecek kabiliyette
bulunacaktık. Yolda rast geldiğimiz trenlerdeki Anadolu Redif Taburları
efradının (erlerinin) yüzlerindeki beşaşetle (güler yüzlülükle) bize selam
verişi, şarkı söyleyişleri, hakikatten bunlara layık zabit olabilmek için son
derece çalışmak azmi hususunda gayretlendirmeye kâfi idi.’’[5]
Bu düşünceler içerisinde olan genç Enver, tek emelinin memleketine yararlı bir
komutan olmanın arzusu içerisindeydi. Vatanın her yerinde canlarını düşünmeden
feda eden askerlerin başına geçeceği günleri hayal ederek emri altındaki
askerlerin iyi idare edilmelerini sağlamak için kendisinin yüksek şekilde bilgi
ve becerisinin olması gerektiğinin farkındadır. Harbiyeye bu bilinç ile girmiş
ve her fırsatta tek emelinin zabit olmak, memlekete bu şekilde fayda sağlamak
olduğunu belirtmiştir.
Harbiye’de,
Manastır okulunun imtihan notlarından dolayı elli altıncı olmuştu. Kurmay
sınıfı derslikleri önünden geçerken o sıralarda okumanın hayalini kurarken bir
yandan da yedi yüz elli kişilik bir sınıfta kendisi gibi bir öğrencinin okuma
hayalini küstahlık olarak görüyordu. Ama Enver’in artık arzuları vardı.
Hedefleri ışığında kısa zamanda yükselme göstermiş hatta Manastır’dan gelen
arkadaşlarına ders anlatır olmuştu.
Bu dönem de,
Sultan Hamit yönetimine karşı gelenlerin başına gelen bazı şeylere şahit
olmuştur. Şahit olduklarını ve kendi düşüncelerini şu şekilde ifade etmiştir : ‘’ Bir gün, yoklamada, birçok zabit ve
erkânıharp sınıfıyla diğer sınıflardan ve Mekteb-i Tıbbiye’den birçok
efendilerin Sultan Hamit aleyhinde teşebbüsat-ı cinayetkâranede (cinayet
işleyenlere yakışır girişimler) bulunduklarından dolayı tard (kovulma),
neyf(sürgün), idam cezalarıyle mahkûm oldukları okundu. Bunu bir sadakat nutku
takip etti. Zeki Paşa, padişahın bizi sadakat için beslediğini ve sadakat
tahsil edildikçe tabiye ve seferiye ve sair hususatlarda meleke iktisab
edilmesine (kazanılmasına) hacet kalmadan muzafferiyet temin olunacağını
söyledi. Bu iğrenç yalanlar zihnimde ufak bir ukte yapmıştı. Demek ki bizi
aldatıyorlar, dedim.’’[6]
Sözleri ile o dönem ki vaziyeti dile getirmiş ve düşünceleri şekillenmeye
başlamıştı. Yine aynı dönemlerde ilerde İsmail Enver Paşa gibi hürriyet
kahramanı olarak anılacak olan Resneli Niyazi Bey’in de bu konuda yazdıklarına
bakalım: ‘’ Bundan böyle Yıldız Hükümeti
Avrupa’ya kaçan gençleri değerlendirerek kandırma yolundan vazgeçmiş, kendine
karşı kalem kullananlara, yazı yazanlara, söz söyleyenlere baskı ve yok etme
eğilimine girişmişti. Sivil ve askeri ceza yasaları bu yeni suçları cinayet
sayarak suçlarını ölüm, sürgün gibi en ağır cezalarla korkutucu yeni yeni madde
ve bölümlerle doldurmuştu.’’ [7]
Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzerine koyu bir istibdad yolda idi fakat genç
Enver gibi yüzlerce kişi buna karşı dimdik durmanın yolunu bulacaklar ve 33
yıllık bir istibdad yönetimine son vereceklerdi.
Devam edecek…
Kaynakça:
*AYDEMİR Şevket Süreyya, Makedonya’dan
Orta Asya’ya Enver Paşa Cilt 1, Remzi Kitabevi, İstanbul 1972.
*Enver Paşa’nın Anıları 1881-1908, Haz:
Halil Erdoğan Cengiz, Türkiye İş Bankası, İstanbul 2015.
*Balkanlarda Bir Gerillacı Hürriyet
Kahramanı Resneli Niyazi Bey’in Anıları, Çev: İhsan Ilgar, Çağdaş
Yayınları, İstanbul 1975.
[1] Şevket
Süreyya Aydemir, Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa, Remzi
Kitabevi,İstanbul,1972,s.22
[2]
Age,s.22.
[3] Enver
Paşa’nın Anıları 1881-1908, Haz: Halil Erdoğan Cengiz, Türkiye İş Bankası,
İstanbul,2015,s.7
[4] Enver
Paşa’nın Anıları 1881-1908, Haz:Halil Erdoğan Cengiz,Türkiye İş
Bankası,İstanbul,2015,s.8
[5]Age,s.9.
[6]
Age,s.9-10.
[7] Resneli
Niyazi Bey, Balkanlarda Bir Gerillacı Hürriyet Kahramanı Resneli Niyazi Bey’in
Anıları, Çev: İhsan Ilgar, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1975, s.28-29.
Yorumlar
Yorum Gönder