8. SINIF SEÇMELİ : MEDYA OKURYAZILIĞI DERSİ 3. ÜNİTE MEDYAYA SORU SORUYORUM

 1) MEDYADA DİYABET

* Gündem toplantısı, bizlere günlük hayatımızda olan biten olaylar, dikkat çekici gelişmeler ve en önemlisi bizleri ilgilendirdiği düşünülen konuların belirlenmesine yönelik olarak haber yapanların (gazete, televizyon ve radyo vb.) bir araya geldiği, günün ilk toplantısıdır. 

* Gündem toplantısında ilk adım, konuların önemi değil, akla gelen konuların listelenmesi ve paylaşılmasıdır. Tüm konular herkesin göreceği şekilde bir yere yazıldıktan sonra hızlıca önem sırasına dizilir.

Dikkat! 

 Herhangi bir konuyu araştırırken elde ettiğiniz bilgilerin doğruluğundan emin değilseniz aşağıdaki doğrulama yöntemlerinden faydalanabilirsiniz 

a. Kaynağı Düşünün:  Elde ettiğiniz bilginin “kaynağı” kim veya neresi? Bireysel mi, kurumsal mı?  

b.Yazarı Araştırın: Elde ettiğiniz bilginin yazarının kim olduğunu araştırdınız mı? Gerçekten öyle bir yazar var mı? Yazar tarafsız mı?  

c. Tarihe Bakın: Elde ettiğiniz bilginin paylaşılma tarihi nedir? Bilgiler çabuk eskir ve eski bilgilerin günümüzde paylaşılıyor olması hâlen geçerli oldukları anlamına gelmez. 

d.Ön Yargılı Olmayın:  Kendi düşünceleriniz, inançlarınız, bağlılıklarınız veya tercihleriniz kendi değerlendirmenizi etkiliyor olabilir mi? 

e. Ötesine Geçin: Bilginin yer aldığı haberlerde başlıklar abartılı olabilir mi? Bilgiler sizi o siteye, haber alanına, bilgi alanına çekebilmek amacıyla üretilmiş olabilir mi? 

f. Kaynak Özgün Mü? : Araştırmanın özgün olup olmadığına bakın. Ayrıca kaynağın yerli mi, yabacı mı olduğunu değerlendirin. 

g. Sayılar, İstatistikler ve Verilerin Kullanımını Göz Önünde Bulundurun: Paylaşılan veriler doğru mu, doğru yorumlanmış mı yoksa farklı okumak da mümkün mü? 

2) DOĞRU VE GÜVENİLİR BİLGİ: ENGELLER

* Günümüz dünyasında bilginin ne kadar önemli olduğunu ve tek bir açıklama ile sınırlandırılamayacağını biliyoruz. Çok farklı özelliklerde, farklı alanlarda bilginin olması deyim yerindeyse bir bilgi bombardımanı oluşturur. 

Bilgi sağlayıcıların farklı yapılarda ve önermelerde olması ve bilginin farklı erişim yöntemleri ile edinilebilir olması, doğru, geçerli ve güvenilir bilginin erişilmesine engel olur. Bu durum, çoğu zaman farkında bile olmadığımız bir bilgi yorgunluğu doğurabilir. 

Yoğun bilgi ile çevrili dünyamızda doğru ve güvenilir bilgiye erişim engelleri şunlardır: 

1. Doğru bilgiye ulaştığından şüphe duyma 

2. Yeterli bilgiye ulaştığından şüphe duyma 

Bilgi Okuryazarlığı : Bilgi yoğunluğunun önlenemez artışı ile doğru ve güvenilir bilginin seçilmesi ve bu doğrultuda karşımıza çıkan engellerin ortadan kaldırılmasıdır.

Doğru ve güvenilir bilgi için 7 temel adımdan yararlanabiliriz: 

1. Tanımlama: Ne tür bir bilgi ihtiyacımız olduğunu tanımlama. 

2. Kapsam: Güncel bilgileri değerlendirme ve gördüğümüz boşlukları belirleme. 

3. Planlama: Bilgiyi ve verileri bulabileceğimiz yollara ilişkin stratejiler geliştirme. 

4. Bir araya getirme: İhtiyacını duyduğumuz bilgi ve verilerin yerini belirleyerek bunlara erişme. 

5. Değerlendirme: Elde ettiğimiz bilgi ve verileri karşılaştırma ve gözden geçirme.

6. Yönetme: Bilgiyi profesyonel ve etik anlayışla düzenleme. 

7. Sunma: Kazanılan bilgiyi uygulamaya geçirme, yeni bilgi üretme ve yayma.

İnternet kullanıcılarının kaçınması gereken durumlar: 

1. Duygularımızı, düşüncelerimizi ve kişisel bilgilerimizi tanımadığımız kişilerle, bilmediğimiz ortamlarda, çok kısa sürede paylaşmak. 

2. Güvenli bir bağ ve ilişki kurma arayışı içinde, yeni tanıştığımız kişi ve gruplarla hızlıca samimiyet kurmak. 

3. İnternet’te karşılaştığımız bilgi çeşitliliğinin ve yoğunluğunun cazibesine kapılarak zamanı verimsiz kullanmak. 

4. İnternet’in sanal dünyasında gerçekçi olmayan beklentilere kapılmak. 

5. İnternet’te gerçek ve tutarlı olmayan bir kimliğe bürünmek. Bir başkası gibi davranmak 

Trol Nedir? Trollemek Ne Demek? 

* Troller aslında mitolojik varlıklar. Nasıl oldu da sosyal medyanın kahramanı oldular, gerçekten çok ilginç! 

* İskandinavya folklorunda genellikle dev ya da cüce olarak resmedilen, mağaralarda yaşayan efsanevi, çirkin yaratıklar olan Troller, modern çocuk hikâyelerinde genellikle köprülerin altında bekleyen, yolcuları çeşitli işlerle oyalayan veya haraç kesen karakterler olarak anlatıldılar. 

* Öte yandan trol adı verilen ve balık sürülerini yakalamak için kullanılan bir ağ atma yöntemi de var. 

* Trol kelimesi günümüzde internette huzur bozan, sağa sola sataşan, yoktan yere sıkıntı yaratan, sarkıntılık yapan, başkalarını tuzağa düşüren kullanıcıları tanımlayan bir kavram hâline geldi.

* İlk başlarda, bilgi girmeye çalışan kullanıcıları kasten engelleyen, bilgileri çarpıtanlar için kullanılmaya başlanmıştı. Zamanla hızla yayılan sosyal medya, troller için de bir “haz” kaynağı hâline geldi.

* Trollemek etik olarak kabul edilen bir davranış değildir hatta çoğu zaman bir hak ve hukuk ihlali olarak değerlendirilebilir.

Trollemek ne demek?

* Trollemenin kesin bir tanımını yapmak mümkün değildir çünkü bu kavram birçok alanda kullanılmaktadır. 

* Trollemek, doğası gereği, düzeni bozabilen bir davranış hâline dönüşebilir. Bundan dolayı “Bunu yapmak trollemektir.” gibi kesin bir tanım yapmak mümkün değildir.

* İnternet ortamında her şey trollenebilir. Yorumlar, tartışmalar, günlük haberler, videolar, hemen her şey bu saldırılardan nasibini alabilir.

* Ancak trol eyleminin en sık olduğu yerler yoğun sosyal medya tartışmalarının yapıldığı tartışma öbekleridir. Troller, tartışmaların seyrini kolayca değiştirebilir, konuları saptırabilir ve tartışmalar çıkartarak keyiflenebilir.

* Tek amaçları insanları birbirine düşürerek ortamda küçük düşmelerini sağlamak olan bu kullanıcılar, egoist ve kötü karakterli, içten pazarlıklı, fanatik hatta çoğu ön yargılı tipler olarak karşımıza çıkarlar. Ancak bu tamamen bir aldatmaca da olabilir. Çünkü tüm bu özelliklerin yanı sıra troller, son derece kurnaz insanlar olarak da dikkat çekerler. Toplumsal hafızaları oldukça gelişmiştir. Hangi noktada nasıl dikkat dağıtılacağını iyi bilirler ve sadece bu yeteneklerinden dolayı sosyal medyada on binlerce takipçi kazanabilirler

3) DİJİTAL AYAK İZİ 

* Paylaştığımız her bilgi İnternet’te sürekli kalır, üstelik İnternet herkese açıktır ve dünyadaki herkes bu bilgileri takip edebilir.

* Paylaştığımız her şey bir gün karşımıza yeniden çıkabilir. İnternet’te her şeyin izi kalır. Buna dijital ayak izi diyoruz. 

* Dijital ayak izimizin daha sonra bizi üzmemesi ya da istenmeyen durumlarla karşılaşmamak için İnternet’te bilgi paylaşırken çok dikkat etmeliyiz.

İnterneti kullanırken aşağıdaki soruları göz önünde bulundurmalıyız: 

1. İnternette kendinizle ilgili hangi bilgileri paylaşıyorsunuz? 

2. İnternette arkadaşlarınız sizinle ilgili hangi bilgilere ulaşabilirler? (Adres, eposta, telefon, okul ismi, hobilerim, en yeni ve yakın arkadaşlarımız, İnternet kullanım alışkanlıklarımız gibi). 

3. Ailemizle ilgili paylaştığımız bilgi ya da fotoğraflar var mı?

* Sosyal medya hesaplarımızda paylaştıklarımız, bloglarımız, bizimle ilgili çıkmış her türlü haber, yazılmış her yazı İnternet’te uzun zaman saklanır ve olmadık yerde karşımıza çıkarak bizi şaşırtabilir. 

* İnternette paylaştıklarımız güvenliğimizle ilgili riskleri de beraberinde getirir. İnternet üzerinde ne kadar az iz bırakırsak bizim için o kadar iyi olur. Özel bilgilerimizi paylaşırken, elektronik posta alıp verirken ya da sosyal medya paylaşımlarında bulunurken çok dikkatli davranmalı, kendimize ve başkalarına zarar verecek davranışlardan uzak durmalıyız. 

* Bu nedenle, gelecekte kimliğimize, saygınlığımıza, gelecekte iş bulmamıza ya da kariyerimize zarar verebilecek olan paylaşımlardan kaçınmalı, başka bir deyişle itibarımızı korumak için daha dikkatli olmalıyız. 

* Paylaştığımız fotoğraf ya da videoları, yazdığımız yorumları paylaşmadan önce bir kez daha düşünmeli, ileride karşımıza çıkarsa rahatsız olup olmayacağımıza karar vermeliyiz.  Yaptığımız yorumları göndermeden önce bir kez daha okumalı, yazılış biçimine ve üslubumuza dikkat etmeliyiz. 

Kendinize dijital ayak izinizin olup olmadığına yönelik aşağıdaki soruları sorabilirsiniz? 

* Akıllı telefonunuz var mı? 

* Kişisel bilgisayarınız var mı? 

* İnternet bağlantınız var mı? 

* Herhangi bir sosyal medya hesabınız var mı?  

* Bir blog yazıyor musunuz? 

* Çevrim içi canlı yayın yaptınız mı? 

* Çevrim içi bir haberleşme ve iletişim içine girdiniz mi? Sosyal medyada yorum, paylaşım yaptınız mı, beğenide bulundunuz mu? 

* Bir elektronik posta adresiniz var mı? 

* Eğer yanıtlarınız içinde en az bir tane “evet” varsa dijital ayak iziniz var demektir.

Bu durumda şu soruları göz önünde bulundurmakta fayda var. 

* Bir fotoğraf veya video paylaşımında dikkatli davrandınız mı? Fotoğrafı ya da videoyu kimden aldığınızdan ve kime yolladığınızdan emin misiniz? 

* Sosyal ağ hesaplarınızın gizlilik ayarları kısıtlı mı yoksa herkese açık mı? 

* Bireysel bilgileriniz herkese açık mı? 

* Sosyal medyada bireyleri eklerken ya da gruplara katılırken seçici davranıyor musunuz? 

* Başarılarınızı, hayatınızdaki gelişmeleri, tatil planlarınızı, yaşam alanlarınızı ve benzeri özel bilgilerinizi paylaşırken mahremiyetinize özen gösteriyor musunuz? 

* Yukarıdaki sorulara ilişkin yanıtları net bir biçimde veremiyorsak günümüzde çok yaygın bir şekilde dikkati çeken bir başka durumla da karşılaşmamız söz konusu olabilir. Bunun adı “siber zorbalık”tır.

Siber Zorbalık

* Siber zorbalık iletişim teknolojilerini kullanarak bir birey veya gruba, özel ya da tüzel bir kişiliğe karşı yapılan teknik veya ilişkisel tarzda zarar verme davranışlarının tümü olarak tanımlanıyor. 

* Kısaca siber zorbalık bir ya da birden fazla kişinin elektronik iletişim araçlarını kullanmak suretiyle belirli bir zaman içerisinde ve sürekli olarak, kendisini savunma gücüne sahip olmayan bir kişiye yönelik gerçekleştirdikleri kasıtlı saldırgan davranışlardır.

Siber zorbalar; öfke dolu kırıcı mesajlar gönderme, alay etme, sataşma, tehdit etme, sahte hesaplarla özel bilgileri ele geçirme ya da bunları yaymaya çalışma gibi davranışlar sergiler. 

* Ayrıca siber zorbalar; kavga, zarar verme, iftira, başka kimliğe bürünme, başkasının bilgilerini İnternet ortamında izinsiz kullanma, dışlama, siber tehdit ve siber taciz gibi suçlarla karşımıza çıkabilirler. 

* Özellikle son dönemde ülkemizde adından çokça bahsedilen bu kavram gelecek açısından da en büyük tehlike olarak görülmektedir. 

* Yapılan araştırmalar, siber zorbaların istismar ettiği yaş grubunun genellikle 13 yaşın altındaki kişilerden oluştuğunu göstermektedir. 

* Çevrim içi kullanıcılar tarafından bildirilen siber zorbalık türleri aşağıdakileri içeriyor: 

Çevrim içi lakap takma (%27). 

Birisini mahcup etme çabaları (%22). 

Fiziksel tehditler (%10). 

Sinsice takip (Stalklama) (%7). 

Sürekli olarak taciz (%7). 

Cinsel taciz (%6). 

Önemli: Herhangi bir siber zorbalıkla karşılaştığınızda ilk yapmanız gereken bu durumu ebeveynlerinizle, öğretmeninizle ya da güvendiğiniz bir büyüğünüzle paylaşmaktır. Gerektiğinde yetkililere haber vermekten çekinmemelisiniz.

AGNOTOLOJİ:

* Neoklasik Yunanca’da agnosis “bilgisizlik”, ontoloji ise varlık felsefesi anlamına geliyor. 

* Agnotoloji bir ürünü satmak ya da çıkar elde etmek için kasıtlı olarak kafa karışıklığı ve yalan bilgi yaymanın incelenmesidir. Herkesin bildiği “Kral Çıplak” hikâyesi de agnotolojiye örnek gösterilebilir.

YANKI ODASI ETKİSİ

* Yankı odası, kapalı gruplarda (sosyal medyada seçtiğimiz arkadaşlar, katıldığımız gruplar vb.) bireylerin kendi aralarında konuştuklarını tek gerçek kabul edip aynı fikirleri tekrarlayarak bu düşüncelerin doğru olduğunu sanmalarıdır. 

* Böyle durumlarda insanlar kendi düşüncelerine daha fazla inanmaya ve güvenmeye başlar. Düşüncelerini yüksek sesle söylemekten çekinmez, sosyal onay aldığını ve herkesin böyle düşündüğünü kabul eder. 

* Günlük yaşamda çevremizde sıkça konuşulan konular ya da bizi kuşatan birçok reklam, yankı odası etkisi yaparak ortaya attıkları iddiaların doğru olduğuna inanmamıza neden olur. 

* Sadece kendi düşüncemize uygun kişi/grupları ve medya içeriğini takip edersek yankı odası etkisi yaratmış oluruz. Medya üzerinden edindiğimiz bilgileri farklı kaynaklardan denetleyecek olursak agnotolojiye maruz kalmamış oluruz.

* Doğru bilginin ve sağlıklı bilgi alışverişinin olmadığı durumlarda çağdaş bir toplumdan da bahsedilemez. İfade özgürlüğünün, bilgi üretiminin ve doğru bilgiye erişimin önündeki engellerin kalkması demokratik toplumlar için hayati önem taşır.

4) DOĞRU VE GÜVENİLİR BİLGİ: ÇÖZÜMLER

* Örneğin diyabetle ilgili araştırma yaparken ilişkili ifadeleri tek tek yazarak arama yapabilirsiniz.  

* Örneğin diyabet tedavi veya diyabet beslenme gibi. Bu sözcükleri Google, Bing, Yahoo veya Yippy gibi arama motorlarında arayabiliriz. 

* Arama motoru, dünyadaki hemen hemen tüm web sitelerinin listelendiği, kategorilere ayrılmış, aradığımız bilgilere en kısa yoldan ve hızlı bir şekilde ulaşmamızı sağlayan sitedir.

* İnternet üzerinde yüzlerce hatta binlerce arama motoru bulunmaktadır. Bunların bir kısmı kendi alanlarındaki web sitelerini listelemekte, bir kısmı yerel alanlarda hizmet vermektedir. Bir kısmı da dünya üzerindeki her türlü web sitesini listelemektedir. 

* Arama ölçütlerini en aza indirmek için arama motorlarındaki komut satırına aradığınız kelimeyi yazmanız yeterlidir. Böylece arama motoru o kelimenin geçtiği tüm dokümanları listeler. Sizin kişisel İnternet kullanım alışkanlıklarınız bu arama sonuçlarını başkalarından daha farklı bir sırada görmenize sebep olabilir. 

* Bulgularınız içinde işinize yaramayan öyle çok doküman listelenir ki işinize yarayanı bulmakta zorlanabilirsiniz. 

* Örneğin arama motorlarından birine “web” yazıp aramasını istediğiniz zaman, karşınıza yüz binlerce sayfa çıkar. Diğer taraftan “web sayfası” yazıp aramasını istediğiniz zaman ise hem içinde “web” geçen hem de “sayfası” geçen tüm dokümanları listeleyeceğinden bu sefer milyonlarca doküman karşımıza çıkacaktır. Oysa bunun için, İnternet’in her yerinde olduğu gibi, büyük bir kolaylık sağlayan arama ölçütleri vardır. Bu ölçütleri kullanarak aradığımız dokümanlara ulaşabilirsiniz.

Aramanın Püf Noktaları 

* Anahtar kelime seçiminde dikkatli olun. En doğru sonuç için fazla sayıda anahtar kelime seçiniz. 

* Aradığınız kelimeleri çoğul yazmak yerine tekil yazınız. 

* Arama motorları, büyük harf, küçük harf ayrımı yapmaz. Kelimeleri istediğiniz gibi yazabilirsiniz.

* İnternet’te arama yapmanın farklı bir yolu da “veri tabanlarından” yararlanmak olabilir.

VERİ TABANI

* Veri tabanı bilgi depolayan bir yazılımdır. Birçok yazılım bilgi depolayabilir ama aradaki fark, veri tabanının bu bilgiyi verimli ve hızlı bir şekilde yönetip değiştirebilmesidir.

* Veri tabanı, bilgi sisteminin kalbidir ve etkili kullanmakla değer kazanır. Bilgiye gerekli olduğu zaman ulaşabilmek esastır

* Veri tabanı bir kütüphanenin mükemmel bir indeks sistemi olduğu gibi, aynı zamanda kütüphanenin kendisidir.

Arama motorları ile çevrim içi veri tabanları arasındaki farkı şöyle ifade edebiliriz: 

Arama Motorları  

1. Arama sonuçlarını ve elde ettiğiniz web sitelerinin güvenirliliğini değerlendirmezler. 

2. Çoğu zaman birçok ansiklopedi ve tam metin makaleleri sonuçlara taşımayabilirler. 

3. Çoğu zaman alıntılama gibi yazar, yayım tarihi bilgileri aktarmayabilirler. 

4. Arama sonuçlarını kitle ve konuya göre güvenilir şekilde filtrelemeyebilirler. 

Online Veri Tabanları 

1. Güvenilir kaynaklar üzerinden bilgi araması gerçekleştirirler ve bunlar ansiklopedileri, bilimsel yayınları ve kaynak belirtilen kaynakları içerirler. 

2. Online olarak yer alan tam metin yayınlayan makaleleri içeren üretimlere yer verirler. 

3. Neredeyse her zaman kaynağını paylaştıkları bilgilere yer verirler. 

4. Belli bir hedef kitleyi gözeterek (örneğin çalışanlar, hastalar, sağlık, beslenme gibi) belli içerikler üzerinde uzmanlaşırlar. ULAKBİM bu veri tabanlarına örnek olarak verilebilir.

DOĞRULAMA HATASI

* Doğrulama hatası, kendi fikir ve düşüncelerimizi olumlandıran ve farkında olmadan fikirlerimiz ile benzerlikler gösteren haber kaynaklarını kullanma eğilimidir. 

* Aslında bir tür “İşte ben de zaten böyle düşünüyordum.” ve “Haklıymışım.” gibi fikirlerin oluşmasına neden olan bir hatadır. 

* Bizler bir olay ve bilgiye ilişkin olarak farklı kaynaklardan haberleri ve bilgileri değerlendirebiliriz. 

* Hepsini kabul etmek zorunda değiliz ama hangi bakış açılarının olduğunun farkında olmak, bakış açımıza ve sağlıklı bilgi elde etmemize yardımcı olacaktır.

HEDEF KİTLE

Hedef kitle; çocuklar, yaşlılar, gençler, şehir merkezlerinde yaşayanlar, diyabetliler, kırsal bölgelerde yaşayanlar, işsizler, farklı gelir grubundakiler, farklı eğitim ve sosyo-kültür grubundakiler ve daha birçoğu olabilir.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

7. SINIF SOSYAL BİLGİLER 3. ÜNİTE ÜLKEMİZDE NÜFUS

SEÇMELİ HALK KÜLTÜRÜ DERSİ - ANADOLU'DA GELENEKSEL ADETLER ( DOĞUM ADETLERİ / EVLENME GELENEK VE GÖRENEKLERİ)

OSMANLI DEVLETİ HÜKÜMETLERİ